Home 🏢 > HEDEFLER 🎯

🎯HEDEF NE DEMEK ?

Hoş Geldin ! 🙌🏼


🔺 Bu bölümde,
Hedefin ve amacın ne olduğunu,
Hangi yollarla ve ne şekilde konulması gerektiğini uzunca inceleyeceğiz.


Aşağıdaki linklerden ise kendim için koyduğum ve düzenli olarak güncelleyeceğim hedefler listelerine ulaşabilirsiniz 👇🏼



Siteyi ilk defa ziyaret ediyorsanız hakkımda daha fazla bilgi almak için “Kim Bu HY” ve “Hikayem” bölümlerini inceleyebilirsiniz.


🔍 Başlayalım !

Hedef nedir, hedef ne demek konusuna işaret eden, plansız bir hedef iyi bir dilekten ibarettir yazılı sarı bir tabela.

Her birimiz bu hayatta var olur, bir anlam yaratır, ihtiyaçlar ve anlamlar çevresinde amaçlar ve hedefler belirler, bunları başarmak için çabalar gösteririz. Ne zamanki zorluklarla edinilecek değerli bir varlık ve başarı söz konusu olur, orada daima hedefler var olur. Çünkü hedefsiz ve amaçsız ilerlemek demek okyanusta nerede olduğundan, nereye gideceğinden, neden gittiğinden veya ne yaptığından habersiz rastgele savrulup durmak gibidir. Bu da tam bir belirsizliği, kontrolsüzlüğü ve kendi kaderini tayin etmekten aciz olmayı ifade eder.

Böyle bir durumda ise kendimizi hayatın insiyatifine bırakmışız demektir. Hayat ise kontrolsüze, etkisize asla acımaz. Ona ilmek ilmek sefalet gömleğini örer ve bir kerede başına geçirir.

Güç demek diğer canlı ve cansız unsurlar üzerinde kişisel amaçlar doğrultusunda etki yaratarak kontrole sahip olmak demektir.
Bu da bilinçli ve kasıtlı olarak yönü tayin edilmiş eylemden geçer.

Hayat güç kuralları üzerine kuruludur. Güçlü olan ve uyum sağlayan hayatta kalır ve yükselir, zayıf ve güçsüz olan ise yok olur gider. İşte bu, tam da hayatın ana dinamiğini oluşturan “Doğal Seçilim” olgusundan meydana gelir. Bu dinamik göz ardı edilemez, edilse bile kurallarına uymadan var olunamaz, yok olunur. Bu sebeplerden ötürüdür ki bu hayatta ya isteklerimiz ve arzularımız doğrultusunda güç ve kontrol seviyelerimizi eniyilemek için çalışırız ya da kontrolsüzlük ve güçsüzlüğe teslim olarak tüm kapılarımızı sonuna kadar sefalete ve ızdıraba açarız. Öyleyse, rahatsızlıklardan kaçıp hazza koşan bir varlık olarak gerçekleştirmemiz gereken en akla uygun eylemler, gücü ve kontrolü elde tutmak ve daha fazlasını elde etmek için çabalamak olacaktır. Zaten kişi durağan kalamaz. İyi standartlarda yaşamak söz konusu ise yükselmek için çabalamak ile yükümlüdür. Ancak bu noktada devreye tatmin ve rahatsızlık gibi konular da girmektedir. Bunların tamamını detaylıca “Gelişim” bölümünde inceleyeceğiz. Ancak şimdilik kapasite konusu ile hedeflerin ilişkisine bakalım:

İnsan durağan olarak kalamaz ya çabalar ve yükselir ya da günden güne düşüşe geçer. İnsan kapasitelerden ibarettir. Her konuda farklı bir kapasiteye, dolayısıyla yetkinliğe sahip olabilir. Bu kapasiteler ise dinamiktir, iyileştirilebilir ve esnek sınırlara sahiptir. Kişi ya günden güne kapasiteyi canlı tutmak ve genişletmek için çaba gösterir ya da o ana kadar ki geliştirdiği kapasitenin günden güne yıkımına şahit olur. İnsan ya ilerler ya da geriler, sabit bir konumda kalacağını düşünmek yalnızca kendini aldatmak olur. Kapasite meselesi “Gelişim” kavramının en temel unsurudur. Gelişim tamamen kapasite eniyilemek ile ilgilidir. Bu kavramı ilgili bölümde daha detaylı ele alacağız.

Hikmet Yolcu'dan Gelişim, kapasite ve hedef ilişkisini açıklayan önemli bir grafik.
Hedefler & Kapasite İlişkisi

İşte hedefi “ulaşılmak istenen nihai nokta” olarak tanımladığımızda ve kendimize bir hedef koyduğumuzda mevcut durumumuz ile hedef arasındaki kapasite farkı bize kaç birimlik çalışma gerçekleştirmemiz gerektiğini gösterecektir. Yukarıdaki görselde de görüldüğü üzere, eğer 25 birimlik bir hedefi hedefliyorsak ve buna ulaşmak adına mevcut kapasitemiz 20 birim kadar yeterli ise 5 birimlik daha bir kapasite geliştirmemiz gerekecektir. Bu noktada asıl başarıyı “25 birimlik bir kapasiteye ulaşmak” olarak tanımlayabiliriz. Ardından bu “5 birimlik eksik kapasite”ye nasıl ulaşacağımız konusu hedeflere ulaşırken nasıl yol izlenileceği ile ilgilidir. Şimdi isterseniz hedeflerin ve amaçların neler olduğunu, bunların farkını, nasıl konulduklarını, konulurken ne gibi kriterlere dikkat edilmesi gerektiği konularına göz atalım.

Amaç ve Hedef Nedir, Farkları Nelerdir ? 🤔


🎯 AMAÇ: Ulaşılmak istenen en nihai sonuçtur, yön belirtir. Hedefler için pusuladır.

🎯 HEDEFLER: Amaçlara ulaşmada nasıl bir yol izleneceği, ne gibi kaynakların kullanılacağı, başarı için neyin yapılması & yapılmaması gerektiğini tanımlayan aynı zamanda amaca yönelik olarak gerçekleştirilecek her bir alt sonucu da içeren nihai noktalardır. Yani hedefler, amaçlara ulaşırkenki süreçte ulaşılması gereken alt sonuçlarla birlikte ana sonuca ulaşma niyetiyle sınırları net bir şekilde belirlenen sonuçlardır.


  1. Amaçlar en büyük ve nihai sonucu ifade ederken hedefler bu amaçlara nasıl ulaşılacağına dair daha net planları içerir.
  2. Hedefler, amaçlar üzerine kurulur.
  3. Her hedef bir amaç içerir.
  4. Amaç, gidilecek nihai noktayı ve yönü belirtir. Hedef ise o yönde nasıl ilerleneceği ile ilgilidir.

HEDEF BELİRLEME ✍🏼

Hedeflerimizi Belirlerken Nelere Dikkat Etmeliyiz ⁉

Öncelikle bu hayatta kendisini tanımayan, bir anlam bulamamış kişiler için onlara dayatılmış yollarla hedefler belirlemeleri, daha başlamadan sürece yenik düşecekleri anlamına gelir. Hedefler, en sağlıklı olarak kişilerin kendilerini tanımaları, bir anlam yaratmaları ve bu anlamlar doğrultusunda tutkuyla ilerlemeleri sonucunda başarılabilir. Eğer kişiler kendilerini tanımıyor ve herhangi bir anlama sahip değiller ise ve kendilerini kaybolmuş hissediyorlarsa hedeflerini öncelikle kendilerini tanımak ve bu hayatta gerçekten sarılacakları anlamlar yaratmak olarak berlirleyebilir.

Yöntem Bilgisinin İnşası ⚒

Bu hayatta şuna inanırım ki,

İnsan yöntem bilgisine sahip ise insanlık sınırları dahilindeki her şeyi başarabilir.


❗ Eğer bir konuda bilgimiz yoksa ilk yapmamız gereken “yöntem bilgisini” inşa etmektir. Bu gideceğimiz yolu aydınlatacaktır.


🔍 Gelin bu konuya daha yakından bakalım:

Kendimize dair hiçbir içgörü sahibi olmadığımızda ve bir yöne doğru ilerlemek istediğimizde bu zifiri karanlık bir mağarada rastgele hareket etmeye benzer. Çoğu zaman kendimizi bir yerlere vurur veya engellere takılır düşeriz. Hayatta gerçekten bize heyecan verecek ve parçası olmayı dileyeceğimiz konular ve konumlar ise bu mağaranın içinde açılacak bir kapı veya çıkışın hemen bir duvar arkasını gösterecek bir ışık süzültüsü gibidir. Size hangi yöne doğru gideceğiniz konusunda rehberlik ederek ana amacınızı ve hedefinizi belirler. O noktadan sonra, o ana kadarki sonsuz kaybolmuşluk, kontrolsüzlük ve yenilgiye uğramışlık hissiyatlarından kaynaklanan içten içten kişiyi kemiren rahatsızlık durumu, bir anda kendini kendi özgürlüğünü tayin etme ihtimalinin heyecanına bırakır. Hedefinizi gerçekleştirebileceğinize dair inancınız ne kadar yüksekse nihai çıkışa o kadar hızlı ilerlersiniz. Bu inancınızı etkileyen en önemli faktörse sürece dair kontrol algınız ve kendi kapasitenize güvenininizdir. Bunun için ortadaki belirsizliğe ve risklere, yani karanlığa ışık tutmanız gerekir. Yolu aydınlatmak ise ancak yöntem bilgisinin inşası ile mümkündür. Bu sürecin tasarımıdır. Bütün yola ışık tutmaktır. Peki yapılması gereken nedir ?


Ne yaparsanız yapın o işi en iyi şekilde yapmak istiyorsanız :

  1. İlk önce yapmak istediğiniz işi halihazırda başaran kimse var mı diye bir araştırma yapın.
  1. Yoksa başarmak istediğiniz işi dolaylı olarak başaranları araştırın.
  1. O da yoksa yapmak istediğiniz işi alt işlevlerine ve kırılımlarına bölün ve her bir işlevi başaran ayrı ayrı kişiler var mı araştırın.
  1. Daha sonra bulacağınız bu başarılı kişilerin ne gibi yollardan geçtiklerini, nasıl kararlar verdiklerini, ne gibi kaynaklar kullandıklarını, bu kaynakları nerelerden tahsis ettiklerini, hangi koşullar altında nasıl hareket ettiklerini analiz edin. Kısaca geçtikleri süreçleri enine boyuna inceleyin.
  1. Sonrasında edindiğiniz tüm bilgileri amacınıza ulaşmaya hizmet edecek şekilde, mevcut durumunuzu da göz önünde bulundurarak bir araya getirin.
  1. Böylelikle kendi yolunuzu aydınlatacak birçok ışık parçası bulacaksınız. Her bir ışık parçası yolunuzu daha da aydınlatacak, yolun daha bir geçilebilir ve güvenli yolunu size gösterecektir. Engelleri ve çukurları daha net bir şekilde görebilecek önlemlerinizi alarak daha rahat bir şekilde ilerleyebileceksiniz. İşte karşılanabilir miktarda riske sahip olana kadar ışık topladığınızda artık tamamen mağaranın sonundaki ışığa odaklanarak oradan son hızda çıkmaya bakabilirsiniz, artık odak noktanız bellidir.
  1. Harekete geçin !

🔍 Bu teorinin altında insan beyninin çalışma dinamikleri yatmaktadır. Yöntem bilgisinin inşası, yaratıcılık ve çözümleme yetileri sayesinde,

1. Odaklanılmış bir amaç için filtrelenmiş veri girdisinin sağlanması,
2. Verilerin amaca hizmet edecek şekilde çözümlenerek bir araya getirilmesi ve
3.Amaca yönelik yeni bir yol ve yöntemin inşasını içerir.

❗ Bu süreçte amaca yönelik ne kadar çok ve kaliteli girdi olursa, bu doğum süreci o kadar sancısız geçecektir.

Yöntem Bilgisini Oluşturmak İçin Hangi Kaynaklara Başvurulabilir ? ℹ

Bu araştırma ve bilgi toplama sürecinde başvurulabilecek kaynaklar internet dahilindeki her türlü multimedya (
-Videolar,
-Özyaşam öykülerini içeren filmler,
-Belgeseller,
-Eğitim videoları,
-Doğrudan o kişilere ulaşmanızı sağlayacak sosyal platformlar örneğin Linkedin vs.),
-Yüz yüze o kişilerle aynı ortamda bulunurak tanışma ve danışma,
Kitaplar,
-Seminerler,
-Kurslar aracılığıyla öğrenme gibi birçok farklı ortam ve platform olabilir.

Örneğin,

Diyelim ki kasap olmak istiyorsunuz. Bu durumda bilgi alabileceğiniz kaynaklar çevredeki kasaplar, kasaplık kursları, internette bu konularla ilgili bilgi taraması gibi yol ve yöntemlere başvurmak olabilir. Kasaplık, uygulamalı bir iş olduğu için bunu kitaplardan öğrenme şansınız yoktur. Kitaplardan alabileceğiniz asıl işlevi öğrenmekten ziyade işlevi daha iyi gerçekleştirmeye ve o konu ile ilgili anlam yaratmaya yönelik faaliyetler olabilir. Örneğin kasaplığa, etlere dair bir bakış açısı, bir vizyon geliştirmek örnek verilebilir. Bu şekilde davranarak yol ve yönteme dair gittikçe daha fazla bilgi edinirsiniz ve yöntem bilgisi tamamlandığında artık geriye yalnızca uygulamak kalır. O süreçte ise motivasyon, disiplin, irade gibi birçok konu devreye girecektir. Bu süreçleri de “Aydınlanma Serisi”nde yeri gelince ele alacağız.

Böylece yöntem bilgisini de oluşturduktan sonra artık süreçte nasıl ilerleyeceğimizi ve ulaşmamız gereken alt aralıkların farkına varmış olduk. Şimdi sıra bunları somut hedeflere çevirmekte !

Etkili Hedef Belirleme Yöntemi Olarak SMART 🎯

Hedef nedir nasıl konulur , - smart hedef nedir

S= SPECIFIC (Özel)
M= MEASURABLE (Ölçümlenebilir)
A= ATTAINABLE (Ulaşılabilir / Elde Edilebilebilir)
R= RELEVANT (İlişkili)
T= TIMEBOUND (Zamana Kısıtlamalı)

Yani kısaca dileklerimizi ve hayallerimizi iyi niyetlerden öteye taşımak istiyorsak bunları özel, ölçümlenebilir, başarılabilir, ilişkili ve zamana bağlı olan somut hedeflere çevirmeliyiz.

🔍 Şimdi bunların her birini yakından inceleyelim:

1) SPECIFIC (ÖZEL) = Bu, hedefin özel yani sınırları daraltılarak belirli bir alana odaklanılmış olmasını ifade eder.
– Başarılması gereken nedir ?
– Hedefin kapsamı ve sınırları nelerdir ?
– O şeye ulaşmak için neler yapılması ve yapılmaması gerekmektedir ?
– Bu hedef ne gibi kaynakları ne miktarda talep etmektedir ?

2) MEASURABLE (ÖLÇÜMLENEBİLİR) = Bu ölçüt ise hedefin niteliksel ve niceliksel olarak ölçümlenebilir olmasını ifade etmektedir.
– Böylelikle hedef alt hedeflere bölünebilir ve hedeflere doğru ilerlenirken başarı sağlanabiliyor mu, kontrol durumu ne oranda gibi soruların geribildirimleri alınabilir.
– Ölçümlenebilirlik geribildirimi mümkün kılar ve genelde en sürdürülebilir başarılar en yoğun geribildirim akışına sahip olan hedeflerden gelir.
– Ölçümlebilirliğin en önemli adımlarından biri de temel performans ölçütlerinin/göstergelerinin (KPI) belirlenmesi ve önem ağırlıklarına göre sınıflandırılmalarıdır. Böylelikle geribildirimler daha çok bu ölçütler üzerinden toplanabilir.
– Ölçülebilirlik hedef koymanın olmazsa olmazıdır.
Şunu unutmamak gerek:

“Ölçemediğiniz hiçbir şeyi kontrol edemez; kontrol edemediğiniz hiçbir şeyi yönetemezsiniz !”

Peter DRUCKER

3) ATTAINABLE (ULAŞILABİLİR / ELDE EDİLEBİLİR) = Bu ölçüt kısıtlı kaynaklarınız ve kapasiteniz ile hedeflerinizin üstesinden dürüstçe gelebilip gelemeyeceğinizi sorguladığınız noktadır.
– Hedefler ve planlar gerçekçi olmalıdır. Gerçeğe uymayacak bir plan ancak sizi hüsrana uğratır ve kaynaklarınızın heba olmasına yol açar.
– Hedefler belirlenirken mevcut kapasitenin analizi, esneklik analizi ve bununla birlikte kısıtlı kaynakların analizi yapılıp bunların hedeflere ulaşmada yeterli olup olmayacağını, varsa kapasite açıklığının sahip olunan kısıtlı kaynaklar çerçevesinde kapatılabilip kapatılamayacağının çözümlemeleri yapılmalıdır. Ardından tüm bu analizlere göre açık ve net eylem planları gerçekleştirilir ve ulaşılabilir hedefler konulmuş olur.

4) RELEVANT (İLİŞKİLİ) = Bu ölçüt ise koyacağınız hedeflerin değerlerinize ve uzun vadeli hedeflerinize (nihai amacınıza) uygunluğunu ifade eder.
– Kendiniz için koyduğunuz bu hedef sizi size mi yaklaştırıyor yoksa sizi asıl potansiyelinizden ve benliğinizden mi uzaklaştırıyor? Kendinizden taviz veriyor musunuz ?
– Kendiniz için koyacağınız hedefler; uzun vadeli hedeflerinize, vizyonunuza hizmet etmelidir.

Hedeflerinize hizmet etmeyen her şey, sizi onlardan uzaklaştırır !

5) TIMEBOUND (ZAMAN KISITLAMALI) = Hedeflerin zaman kavramı dahilinde belirli son tarihlere bağlanmasını ve iligli hedefi gerçekleştirmek için sahip olunan süre miktarı göz önünde bulundurularak belirlenmesi gerektiğini ifade eder.
– Şuan bu amacı gerçekleştirmek için doğru zaman mı ?
– İlgili hedefi gerçekleştirmek için toplam ne kadar süreniz var ?
– Bu hedefi gerçekleştirmek için harcanacak zamana değecek mi yoksa daha iyi alternatifler var mı ? (Fırsat maliyeti nedir ?)
– Öncelikleriniz nelerdir ve her bir alt görev & hedefler için ne kadar süre ayrılacak ?
– Nihai hedefin ve alt hedeflerin son teslim tarihleri ne zaman olacak ?

HEDEFE ODAKLANMA 🧐

Hedefe odaklanma, ulaşılmak istenen sonuca saf bir konsantrasyon ve adanmışlıkla kilitlenerek ilerlemeyi ifade eder. Bu durumu sekteye uğratacak her türlü durum ve uyarıcılar dikkat dağıtıcılar olarak ifade edilecektir. Dikkat dağıtıcılar iki sınıfa ayrılır:

1) İçsel Dikkat Dağıtıcılar: Hedefe dair odağı dağıtacak, zihinsel durumunu zayıflatacak her türlü şüphe, kaygı, korku gibi duygusal durumlardan kaynaklı uyaranlardır.

2) Dışsal Dikkat Dağıtıcılar: Zihinsel durumdan kaynaklanmayan, dış çevredeki ses, gürültü, fiziksel temas dolayısıyla kişiyi etkisi altına alan uyaranlardır.

İçsel Dikkat Dağıtıcılar 🤯

Dikkat dağıtıcılardan en kuvvetlisi ve en temeli içsel dikkat dağıtıcılardır. İçten iyi kurulamamış bir zihniyet yapısı süreçte düşmeye mahkumdur. İyi bir zihniyet inşa edebilmek için ise kişi kendisi ve gireceği süreç konusunda derin bir kavrayışa sahip olmalıdır. Genelde bu süreçlerdeki en büyük eksiklik gelişmemiş kişilikler ve benliklerdeki defolardır. Kişilerin öncelikle bunların farkında olup bunları kapatmaları gerekir. Kişi ne kadar kendini tanıma ve kontrol becerisi geliştirmiş ise ele alacağı hedeflerde o kadar başarılı ve içsel dikkat dağıtıcılardan o kadar uzak olur. İçsel dikkat dağıtıcıların yoğun olması durumunda ise dışsal olanların kişiyi etkileme oranı da o oranda artar.

🔍 Şimdi içsel dikkat dağıtıcıların örneklerini inceleyelim:

  • Kontrol algısının düşmesi, kişinin o işin üstesinden gelemeyeceğine inanmaya başlaması
  • İlgili hedefi başarma sonucunda edinilecek kazanımın harcanacak çabaya ve kaynaklara değmeyeceği inancının güçlenmesi
  • Hedef sonucunda edinilecek ödülün anlamlı olmasına rağmen sürecin anlamsızlığı

Çoğu zaman değerli varlıklar zorlu süreçlerin sonunda elde edilir. Zorlu süreçler ise yüksek enerji, zaman ve çaba (bazen de beraberinde kaynakları da) gerektirir. Bunun sonucunda kişi eğer sürece yeteri miktarda anlam atfedememiş ve süreç sonucunda edinilecek kazanım ise süreci bile gölgeleyecek kadar anlamlı değil ise kişi şüpheye düşmeye, sürece dair inancını kaybetmeye başlar ve en sonunda ya mücadeleyi terk eder ya da bir şekilde düzeleceği inancı ile verimsiz de olsa sürecin sonuna kadar devam ederek bozguna uğrar. Beynimiz kısıtlı kaynakların ciddiyetini çok derin kavradığı için ve edinebileceğimiz bilgiler ve sahip olduğumuz enerji de kısıtlı olduğu için faydalı, anlamlı ve duygusal olmayanı daima bilinçdışı ederek çalışır.

Bu nedenle,
1) Zorlu bir süreç öncesinde kişi kendini iyi sorgulamalı,
2) Gireceği sürecin en iyi olduğuna net bir şekilde karar vererek ve yüksek bir inançla girmeli,
3) Eğer mücadele sürecini tehdit edecek unsurlar varsa onları önceden tespit etmeli ve ortadan kaldırmalı ancak o şekilde mücadeleye girişmelidir.

Aksi taktirde,
Zayıf anlamlılık,
Tehditler dolayısıyla yüksek kaygı,
Çıkılan yolun en iyisi olup olmadığına dair şüpheler,
Kişinin ya gerçekçi hedef koymaması ya da
Kendi muktedirliğine olan zayıf inancından kaynaklanan şüpheleri kişinin hedeflerini gerçekleştirme sürecindeki en büyük düşmanları olacak ve kişiyi yenilgiye sürükleyecektir.

İçsel dikkat dağıtıcıların merkezinde hep “ben” vardır. Tüm durumlar “benliğimizi” daha iyi duruma getirme çabası ile refahımızı arttırmaya çalışmakla ilgilidir ve bu süreçte devamlı gerçekleştirilen eniyileme faaliyetleri esnasında karşılaşılan tehditler büyük bir dikkat dağıtıcı dağıtıcı grubudur. En büyük dikkat dağıtıcı ise girilen sürecin eniyi olup olmadığına “benliğe” hizmet edip etmediğine dair şüphedir. Bu ikisi olmadığı sürece hedefe asla net bir şekilde bakılamaz. Hedefe odaklanılmaya çalışılsa bile görüş mesafesi bulanık ve saldırılara karşı oldukça kırılgan bir zihniyet durumu söz konusu olacaktır. Bu durumda hedefleriniz ile ilişkisi olmayan her türlü uyaranlara karşı açık ve savunmasız olacak bir türlü odaklanamaz olacaksınızdır. Bu durumu bir metafor ile açıklayalım:

hedef nedir nasıl konulur - dikkat dağıtıcılar, Zihin Olarak Nuh'un Gemisi metaforu
İçinizdeki ağaçkakanlardan kurtulun !
Zihin Olarak Nuh’un Gemisi

🧾 Zihnimiz, görseldeki Nuh’un gemisi gibidir. Biz ise Nuh gibi geminin hem mimarı hem de kaptanıyızdır. Gemiyi ne kadar sağlam inşa etmişsek hedefimize o kadar emin ilerleriz. Hayvanlar ise zihindeki çeşitli düşünceleri temsil eder. Belki birçok farklı durumla ilgili birçok düşünce geçiyordur aklımızdan. Burada düşünceler birbirine ve ortak yaşam olanı olan gemiye, yani zihinsel duruma zarar vermiyorsa her şey yolunda demektir. Ancak gemiye ve ortak yaşam alanına zarar veren, herkesin yararı için gemiden atılmalıdır. Bazı düşünceler vardır ki özellikle “şüphe” içeren (yukarıda da birkaçını belirtmiştik), tıpkı görseldeki ağaç kakan gibidir. Gemide, yani zihniyetinizde sürekli delikler açar. Gemi ne kadar zayıfsa o kadar kolay açılacaktır bu delikler ve batış o kadar hızlı gerçekleşecektir. Normalde bizi hedeflerimize taşıyacak olan sular, delikler arttıkça artık bize zarar verecek hale gelmeye başlamıştır, öyle ki sonumuzu bile getirir. İşte bu gibi nedenlerle ağaçkakanlar gemide teker teker aranmalı ve her biri tespit edilip atılana dek yola devam edilmemelidir. Eğer yola çıkılmamış ise gemide ağaçkakan olup olmadığından iyice emin olunmalıdır ki sorunsuz bir şekilde ilerlenebilsin. Çünkü ağaçkakanlarla, tahta kurularıyla yola devam etmek demek yarı yola varmadan batmak demektir. Bunun farkına varıp ona göre davranılmalıdır. Yani sizi içten içe yıpratacak şüphe, kaygı, korku içeren zehirli düşüncelerin kaynağına inip yok edilmesi gerekenleri yok edip tamir edilmesi gerekenleri ise tamir ederek yola devam etmelisiniz ki tüm bu zorlu yolculuğu sorunsuz ve doğrudan atlatabilin !

Dışsal Dikkat Dağıtıcılar 🔕

hedef nedir nasıl konulur - psişik entropi, dikkat dağıtıcılar
Psişik Entropi 🧠

Şimdi dışsal dikkat dağıtıcılara bakalım. İçsel olarak dağınıksanız dışsal dikkat dağıtıcılara aşırı açık olursunuz. Sizi normalde etkilemeyecek etkenler uyarmaya başlar. Çünkü zihin üstesinden gelemeyeceğini, harcanacak enerjiye değmeyeceğini düşünmeye başlar ve içsel dağınıklık oluşur. Bu durum ise başlı başına yüksek bir rahatsızlık ve stress durumunu doğurur. Beynin ise ana amacı kolay yoldan mutluluk hormonuna ulaşmak olduğu için yapılan işin verimli olup olmadığı onun için çok önemli değildir. Onun için önemli olan tek şey rahatsızlık durumunda olmamak ve haz sağlayan aktivitelerde bulunarak kendini tatmin etmektir. Durum böyle olunca her sabah kalktığımızda beynimiz hemen mutluluk hormonunu en kolay nereden alacağına dair bir öncelik sıralaması yapar. Bunu yaparken de mevcut durumunu ve sahip olduğu kaynakları tehdit eden herhangi bir durum olup olmadığını da göz önünde bulundurur. Çünkü genetiklerimize edinileceklerimizden çok varlığımızı devam ettirmenin önemi güçlü bir şekilde kazınmıştır. Bu nedenle beynimiz daima yeni bir şeyler edinmekten ziyade mevcut durumunu korumaya yönelik olarak hareket eder. Çünkü mevcut durumun kötüleşmesi demek daha fazla rahatsızlık demektir, harcanan emek kadar tekrardan harcamak zorunda kalmak demektir. Bu yüzdendir ki bir kişi bize bir eylem doğrultusunda harekete geçmemiz için 100 lira teklif ettiğinde belki umursamayız ve harekete geçmeyiz ama cebimizdeki 100 lirayı kaybetmek ile karşı karşıya geldiğimizde hemen kaybetmemek için elimizden geleni yaparız. İşte bu gibi nedenlerdendir ki ortada tehdit olunca beyin rahatsızlığa ve kayba düşmemeyi daha fazla mutluluk hormonu almaya yeğleyebilir. Ancak beynimiz mevcut standardımızı tehdit eden bir durum söz konusu olmadığında genelde ileride oluşacak bir varlık için çalışmaktan ise anlık olarak neyden haz alacaksa ona yönelir.


Örneğin,

📑 Yapmanız gereken sınavlarınız için çalışmanız, ancak sınav dönemi geldi çattı ve sizin zamanında yapmanız gereken ancak çalışmadığınız birçok iş yükü birikti ve kısa bir süreniz olduğu için bunun üstesinden gelip gelemeyeceğinize dair içinizde yüksek şüpheler oluşmaya başladı. Bir taraftan da beyniniz çok fazla enerji harcamak zorunda olduğu için sizi geri durmaya zorluyor. Eğer o noktada beyninize bu işin o süre içerisinde küçük parçalara bölünerek ufak ufak yapılabileceğini ve yaptığınız işin yararlı ve anlamlı olduğunu gösteremezseniz sizi tamamen pes etmeye zorlayacaktır. İşte bu yüksek rahatsızlık durumu içerisinde, sınav sonrası edineceğiniz veya sınavdan kalırsanız kaybedeceğiniz standartlar sizi bu işe yapmaya itecek veya yapmaktan geri bırakacaktır. Böylelikle, beyin tüm bu konuştuğumuz ve belki farkında olmadığımız diğer denklemleri de göz önünde bulundurarak bir hesap yapar ve ona göre sizi bir karara ve sonunda bir eyleme yönlendirir.

Başka bir örnek ise,

📚 Kitap okuma alışkanlığı edinmek istemektir. Eğer neden okumak istediğinizi, okuyacağınız kitabın size ne gibi faydaları olacağını, hedeflerinize ve gelecek ideallerinize nasıl hizmet edeceğini sorgulamamışsanız ve bu gibi nedenlerle kitap okumanın köklerini zihninize salmamışsanız muhtemelen beyniniz daha az dopamin gerektiren aktivitelere yönelecek ve kendinizi televizyon başında, sosyal medyada takılırken, oyun oynarken veya diğer kolay yoldan dopamin sağlayan etkinliklerin üzerinde vakit harcarken bulacaksınız. Hele ki başka sorunların rahatsızlıkları da yoğunlaşmışsa bu neredeyse kaçınılmazdır. Rahatsızlığa dayanmak; o süreci nasıl algıladığınız, kendinize saygınız, duygusal zekanızın ve iradenizin seviyesi bu durumda nasıl hareket edeceğinize şekil verecektir.

Şimdi beynimizin nasıl bir durumda ne gibi bir eylemi tercih ettiğini gördüğümüze göre süreçte bizi düşerebilecek etkenlere karşı nasıl bir eylem alabiliriz onu inceleyelim. Günümüzde artık cep telefonu, laptop/bilgisayar, tablet, hatta akıllı saatler ve diğer eşyalar derken bildirim ve işitsel/görsel verilere yoğunca maruz kalmaya başladık. Bunlar da bizi o kadar etkilemekte ki mevcut düşünce akışımızın yönünü bir kerede değiştirebilecek hale geldiler. Şimdi bunlara karşı nasıl bir önlem alabiliriz onlara bakalım:

1) İlk önce cep telefonunuza akın eden uygulama bildirimlerini kapatmak ile başlayabilirsiniz. Özellikle sosyal medya hesaplarından gelen bildirimler kişinin zihinsel enerjisinin önemli bir kısmını oraya pay etmesine yol açabilmekte ve mevcut odağı en başından dağıtabilmektedir. Bu nedenle, bildirimlerinizi kapatarak gün içerisinde belirli aralıkları mesaj & mail kontrolü vakitleri olarak belirlerseniz bu sürecin kontrolünü ele alabilme şansı yakalarsınız. Sosyal medya hesaplarınız halen aklınıza takılıp duruyorsa bu durumda başvurulabilecek en iyi çözüm hesapların geçici süreliğine dondurulması olacaktır.

2) Eğer önemli ve adanmışlık gerektiren hedefleriniz ve projeleriniz varsa bu daha büyük bir odak gerekliliği demektir. Bu durumda yapabileceğiniz en iyi şey size kolay yoldan dopamin sağlayacak tüm yolların önünü kesmektir. Telefonunuzdaki gündelik olarak enerjinizi ayırdığınız ancak hedeflerinize hizmet etmeyen şeyleri kaldırabilirsiniz. Özellikle oyunlar, bağımlılık yapması açısından yönetimi hiç kolay olmayan kolay dopamin seçeneklerinden biridir. Bu nedenle, öncelikli olarak böyle bir alışkanlığınız varsa onlara en azından hedeflerinizi gerçekleştirene dek elveda demeniz sizin için eniyisi olacaktır.

3) Bunların yanısıra, arkadaş & aile ve diğer sosyal ortamlara çok fazla vakit ayırıyorsanız bunları yönetme vaktiniz gelmiştir. Artık hedeflerinize ve ideallerinize hizmet edecek kişileri etrafınızda toplamanız ve diğer insanlardan çok projelerinizi gerçekleştirmek için kendinize zaman ayırmanız hedeflerinize odaklanmakta ve daha çabuk ilerlemenize yardımcı olacaktır. Yoksa aktif bir sosyal yaşam ve adanmışlık isteyen projelerin gerçekleşmesi oldukça zordur. Şunu tekrardan söyleyelim ve unutmayın ki “alacağınız kararlar hedeflerinize uymalı” yoksa bunlar sizi onlardan uzaklaştıracaktır.


Paylaş: