Bu bölümde öğrenmenin temelinde yatan beyni ve temel işlevlerini inceliyor, öğrenmeyi öğrenmenin temellerini atıyoruz. Bu bölümde öğrenmenin yaşam kalitenize etkisi, beynin temel kapasiteleri ve esneklik seviyesi, beynin yapıtaşı olan nöron ve sinaps kavramları, genetik yapınızın öğrenmenize ve yeteneklerinize ne derece etki ettiği, pratiğin beyniniz üzerindeki gücü, bugününüze dek beyninizin nasıl inşa edildiği ve temel olarak beynin ve öğrenmenin nasıl işlev gördüğü ile ilgili birçok bilgiye sahip olacaksınız ! Heyecanlı değil mi ? Başlayalım 🚀
Alttaki seçeneklerden dikkatinizi çeken bölümlere doğrudan geçiş yapabilirsiniz ya da en baştan başlayıp bu sürükleyici yolculuğun tadını çıkarırsınız !
ℹ GENEL BİLGİLENDİRME – ALTYAZI + VİDEO
Bu bölüm içeriği destekleme amacıyla videolar içermektedir. Videoların döngüde olmaları nedeni ile her videodan sonra durdurmanızı öneririz. Videoların içeriği ise İngilizce olması sebebi ile “Subtitles” kısmından “English (Auto-generated)” seçeneğini ve ardından “Auto-translate” kısmından “Turkish” seçeneğini seçerek videoları takip edebilirsiniz 👇🏼
Alttaki yönlendirme videosunu tam ekran yaparak izleyin🔻
ÖĞRENMENİN YAŞAM KALİTESİNE ETKİSİ
(BÖLÜM 1) BATAKLIK‘da yeterli düşünsel kabiliyeti edinebilmek için öğrenme üzerinde beceri elde etme gerekliliğine ve bunun doğrudan hayat kalitemiz üzerindeki etkisine, (BÖLÜM 3) – SORUN TEORİSİ ‘de ise tüm hayatımızın ve karşılaştığımız sorunların üstesinden gelebilmek için yegane beceri olan etkin öğrenme becerisine sahip olmamız gerekliliği üzerinde durmuştuk.
Sorunun Çözümü = Sorunun Çözümü ile İlgili %100 Tecrübe (Bilgi + Deneyim + Beceri)
Yüzde yüz tecrübesine sahip olmadığımız sorun çözülemez, tecrübe ise öğrenim kabiliyeti sonucu elde edilir. Mevcut bilgileri ve deneyimleri edinmekte ne kadar etkin olabilirsek sorun çözme kabiliyetinde de benzer seviyede etkin olabiliriz. Bu durum ise daha kaliteli, sorunsuz, daha özgüvenli ve başarılı bir hayata kapı aralar. Öyle ki, öğrenme becerinizi yeterince geliştirdiğinizde ve sorunları ardı ardına çözebildiğinizi gördüğünüzde bu bağımlılık vari bir etki yaratır, artık sürekli daha fazlasına talepkâr olmaya başlarsınız. Özgüveniniz arttıkça da hayal gücünüzün sınırları da genişlemeye başlar ve bu hızlı ilerleyiş kişiye nispeten kontrol altında tatminkâr bir hayat sunar.
Nereye gidersek gidelim, nerede yaşarsak yaşayalım öğrenme sorumluluğundan asla kaçamayız. Doğduğumuz andan ölene dek ihtiyaçlarımızı gidermek için sorun çözmek zorunda kaldığımız bu dünyada öğrenme yeteneğimizin niteliği böylelikle hayatidir. İsterseniz diğer çocuklarla arkadaş olmaya çalışan 6 yaşında bir çocuk olun, isterseniz dağda yabani ve evcil hayvanlarla iç içe yaşayan bir çoban, isterseniz şehirde bir beyaz yakalı, isterseniz uluslararası bir şirketin başındaki bir yönetici veya hükümet lideri olun. Daima bilgisizliğinizin olduğu alanlar karşınıza çıkacak ve böylelikle sorunlarla karşılaşacaksınız.
İnsan enerjisi, zamanı ve nihai olarak ömrü kısıtlı olduğu için edinebileceği bilgi miktarı da kısıtlıdır. Dolayısıyla insanlar, içinde bulunduğumuz toplumda belirli uzmanlık alanlarına yönelmiş, böylelikle karşılıklı fayda çerçevesinde eksik bilgiye sahip oldukları alanlarda birbirlerinin sorunlarını çözerek bugünkü ekonomik sistemi doğurmuşlardır. Bu fayda alışverişi ise bugün, bağımsız takas aracı olan “para” ile sağlanmaktadır. Ekonominin temelini ve bireylerin, dolayısıyla bizlerin bu koca sistemde nasıl bir yerde konumlandığımızı mercek ile inceleyeceğiz. Ancak hepsinden önce sistemi anlayabilmek için sistemin yapı taşından başlamak gereklidir. Öyleyse, ekonomik sistemin yapıtaşı olan insanı ve karar mekanizmasının ana merkezi olan beyni ve öğrenme işlevini yakından inceleyim.
NÖROPLASTİSİTE & MARUZİYET FAKTÖRÜ
İnsanlar neden doğduğu andan itibaren yürüyüp konuşamaz da hayvanlar doğdukları gibi yürüyüp koşabilir ve diğer türdeşleri ile etkileşimde bulunabilir? Bunun sebebi, hayvanların kurulu birer bilgisayar gibi dünyaya gelmeleridir. Beyinleri esnek değil, aksine katı bir şekilde örülmüştür ve bünyeleri de yalnızca kendi yaşam alanlarına göre uyum gösterir. Bu durum ise kendi yaşam alanları dışına doğmaları durumunda yaşamlarını sürdürememelerine yol açar. Oysa insan bulunduğu her şarta göre kurulabilen bir varlıktır. Doğumunun ardından ilk iki sene içerisinde bulunduğu çevrede neye maruz kalıyorsa ona dönüşür. Fiziksel olarak bulunduğu çevreye; içine doğduğu kültüre, dile, değerlere, gelenek göreneklere, iletişim ve etkileşim biçimlerine, tüm inanç sistemlerine sahip olur. Bunun sebebi, 5 duyu organımızın doğduğumuz andan ölene dek sonsuz veri akışına maruz kalması, bu verilerin durmaksızın beyin tarafından çözümlenerek ayrıştırılması ve en çok maruz kalınanların güçlenerek yerleşmesidir. Bu nedendendir ki Antarktika ve Amazonlar gibi en uç şartlarda bile insan izlerine rastlanabilmektedir. İşte insan beyninin bu esneklik özelliği nöroplastisite olarak adlandırılır.
Böylelikle nöroplasite, beynin her türlü duruma uyum sağlamasını mümkün kılan ana işlevsel beceridir. Bu beceri, beynin belirli bir bölümünün hasar alması durumunda yaşanan işlevsel eksikliğin başka bir bölümün daha fazla güçlenmesi sonucu nasıl telafi edilebildiğini açıklayan işlevsel kapasitedir. Görme kabiliyetini yitiren bir kişinin işitme kabiliyetinde gelişme görülmesi buna en temel örneklerden biridir. En basit anlamda ise öğrenebilmek ve gelişebilmek, herhangi bir beceriyi edinebilmek, esnek bir şekilde dönüşüm sağlamak bu becerinin sonucudur diyebiliriz.
BEYNİ TANIMAK İÇİN İKİ TEMEL KAVRAM: NÖRON & SİNAPS
NÖRON (SİNİR HÜCRESİ) & SİNAPS
Nöronlar diğer adı ile sinir hücreleri, ana işlevi bilgi aktarımını gerçekleştirmek olan sinir sisteminin en temel işlevsel birimleridir. İnsan sinir sisteminde yaklaşık olarak 100 milyar nöron bulunduğu tahmin edilmektedir. Normal bir sinir hücresi 50.000-250.000 kadar diğer nöronla bağlantılıdır. [1]
Sinaps, nöronların (sinir hücrelerinin) diğer nöronlara ya da kas veya salgı bezleri gibi nöron olmayan hücrelere mesaj iletmesine olanak tanıyan özelleşmiş bağlantı noktalarıdır.[2] Bu bağlantı noktaları sayesinde sorunsuz bir şekilde düşünceler arası yolculuk yapabiliriz. Aynı zamanda beynin ödüllendirme ile ilişki dopamin alışverişi de yine sinapslar aracılığı ile gerçekleştirilir.
Tam olarak kavramak için alttaki videoları inceleyebilirsiniz 👇🏼
Beyin tamamen bu sinirsel ağlarla örülüdür, video örneğindeki gibi gidecek olursak nöronlar bu devasa internet ağı içerisindeki sitelere benzerler, sinapslar ise linklere. Böylelikle bütün bu internet ağı, siteler ve birbirlerine verilen linkler ile bağlantı kurarlar. Böylelikle, anlık akış ve aktarım ile düşünce ve bilinç meydana gelir. Yani, nöronlar bilgi kümeleri ve sinapslar ise bu bilgiler arası bağlantılardır. Nöronlar tüm vücudumuza yayılan sinir sistemi sayesinde anlık olarak bilgi toplayıp bağlantılar kurarak şekil alırlar. Bu bağlantı kurulum sürecinin teknoloji aracılığı ile kayda alındığı hareketli görselini aşağıda inceleyebilirsiniz. 👇🏼
GENETİK VE ÖĞRENME
🧬İnsan ilk doğduğu anda boş bir taslak gibidir. Bu, genetik olarak atalarından, ebeveynlerinden, kalıtımsal olarak edindiği bir taslaktır. Bu ana taslak, benzer uğraşlara ve uyaranlara yoğun olarak maruz kalınıp eş bağlantılara sahip olunması sonucu nesilden nesile aktarılarak uzun sürelerde ancak değişikliğe uğrayabilir. Bu kalıtımsal genetik faktörler kişinin yatkınlıkları, mizacı, eğilimleri, zafiyetleri, güçlü yanları gibi çeşitli etmenler üzerinde kuvvetlidir. Öyle ki kişinin hangi konuda daha başarılı olabileceği konusunda da bir takım işaretler verebilmektedir. (Howard Gardner’ın Çoklu Zeka kuramı hangi konuda yatkınlığınız olduğuna dair bir ipuçu sunabilmektedir, bu konuyu ilerleyen bölümlerde ele alacağız.) Bununla birlikte beyin esnektir, ve doğal olarak yatkın olunmayan beceriler dahi pratik ile geliştirilebilir. Yeteneği bulunanlar ise o işte gerçekleştirdikleri pratik seviyesine bağlı olarak mükemmele yaklaşma şansını yakalar. Bu aynı zamanda yeteneğe sahip olmanıza rağmen pratiksiz yeteneğinizin hiçbir anlam ifade etmediği anlamına da gelir.
KULLAN YA DA KAYBET – PRATİĞİN GÜCÜ
Dehanın onda biri yetenek, onda dokuzu ise çalışmaktır.
– Albert Einstein
Şimdi pratiğin ve öğrenmenin beynimizdeki karşılığını görsel olarak inceleyelim 👇🏼
🧠 İlgili videodan da görebileceğiniz üzere nöronlanlarımız arasındaki bağlantılar bir ormandaki patikalar gibidir. Hiç geçilmemiş bir patikadan geçmemiz gerektiğinde karşılaşacağımız tüm bitki örtüsünü (dalları,otları..) ve diğer tüm engelleri temizleyerek yolumuzu açmamız gereklidir. Bu da bize çok fazla enerji harcatır ve bu nedenle zordur. Ancak aynı yolu ne kadar çok kullanırsak o kadar az enerji harcamaya başlarız. Artık yolumuz hazır olur, yalnızca yolumuza düşenleri kaldırmamız, aynı otların üzerinden düzenli olarak geçmemiz yeterlidir. Öyle ki, yeterince geçtikten sonra orada ot bile bitmemeye başlar. İşte bu, artık engelsiz koşulabilecek bir patikadır. Böylece aynı yolu ne kadar çok kullanırsak o yol bizim için o kadar daha kolay ve pratik hale gelmeye başlar. Tersine, patikayı kullanmayı bıraktığımızda, bitki örtüsü yeniden büyür ve izler yavaş yavaş kaybolmaya başlar. İşte bu, beynimizin çalışma prensibine çok benzemektedir; bir şeyi yapmayı terk ettiğimizde nöronlarımız arasındaki bağlantılar günden güne zayıflar ve sonunda ormandaki yolların kapanması gibi bağlantılar da tamamen kopar. Sonuç olarak, terk etme seviyemize göre artık beceriyi, bilgiyi ya kısmen ya da tamamen kaybetmişizdir. Bu nedenle, uzun süre ara verilen her şeye dönüş zordur. Bununla birlikte, bazı sinir ağlarının o kadar güçlü hale gelmesi mümkündür ki yollar, bağlantılar hiçbir zaman tamamen ortadan kalkmaz.
Şimdi başka bir video eşliğinde beynimizde pratiğin tam olarak nasıl bir etki yarattığına bakalım. 👇🏼
Teorik olarak da açıklayacak olursak pratik yapılan nöronlar arası bağlantıların güçlenmesi, bağlantıların “myelin” adı verilen ve yalıtım görevi gören başka bir organik madde ile kaplanması olarak da açıklanır. Ne kadar çok pratik yapılırsa bu yalıtım daha da çok artar ve böylelikle enerji kaçağı daha az olur şeklinde düşünülebilir. Bu da bağlantıyı daha sorunsuz ve daha ekonomik bir şekilde gerçekleştirmeyi mümkün kılar. İşte bu, zorlanan beynin ilgili kapasiteye yönelik evrim geçirmesini açıklar. Bu beceri nöroplastisitenin sonucudur.
Pratik mükemmelleştirir.
– Benjamin Franklin
YARATICILIK & DEŞİFRE
Kişinin boş bir taslak olarak dünyaya geldiğinden bahsetmiştik. Kişi bu boş taslak ile birlikte insanı insan yapan, bugünkü medeniyet seviyesine ulaşmasını sağlayan asıl beceriyle: “Yaratıcılık becerisi” ile yani “bağlayarak çözümleme” becerisi ile dünyaya gelir. Bu beceri sayesinde sürekli deşifre işlemi yaparak yararlı bağlantılar bulmaya çalışır. Maruz kaldığı her şeyi çözümleyerek bir anlam bulmaya ve yaratılışına hizmet etmesi için işe yarar bilgiler oluşturmaya çabalar. Böylelikle varlığını devam ettirecek onu rahatsızlıklardan koruyacak ve yaşamanın ve var olmanın meyvelerini topladığı hazları edinebilecektir. Bunun sonucunda varlığını kurmak ve sürdürebilmek için çevresinden en çok maruz kaldığı özellikleri bünyesinde barındırarak temel yaşamsal kabiliyetlerini edinir ve içine doğduğu toplum tarafından ise gerek cezalar ile gerekse ödüller ile şekillenerek o toplumun uyumlu bir bireyi haline gelir.
Bağlantı kurulumu beyinde nasıl gerçekleşir izleyelim 👇🏼
NOT DEFTERİ METAFORU
İnsan bilgisayar gibi değildir, bilgisayara dosyalar atıldığında dosyalar öylecene kalır ve müdahale olmaksızın birbiri ile etkileşime geçmez. Ancak insan, yeni bilgiler edindiğinde önceki tüm bilgileri ile karşılaştırıp ilişkili olan bilgilerine yeni edindiklerini bağlar. Bunu bilgisayara atılan not defterlerinin birbirleri ile etkileşime geçip birbirlerini anlık tarayarak kendi içlerindeki bilgilerden yeni bilgiler içeren yeni not defterleri, hatta kendisinin daha iyi şekilde işlev görmesini sağlayacak yazılımlar oluşturmalarına benzetebiliriz. İşte beyin sürekli bu şekilde çalışır.
Bunun temelinde ise yine enerji tasarrufu ve kısıtlı kaynaklarla yaşamı en iyi şekilde sürdürebilme güdüsü vardır. Beyin büyük çoğunlukla tasarruf modunda çalışır. Böylelikle yalnızca gerekli olduğu durumlarda bilinci aktif olarak çalışmaya iter bunun dışında en antik yapımız olan tepkisel beynimiz ile düşünür ve tepki gösterir. Bunun sebebi, bilinç seviyesinde kalmanın yüksek derecede enerji tüketmesidir. Bilincin kontrolünden ve yönetilmesinden özellikle sorumlu olan bölüm Prefrontal Cortex’tir. Bu bölüm dürtülerin kontrol edilmesi, sorunların çözülmesi, analitik becerilerin yönlendirilmesi ve gerçekleştirilmesi gibi insanı insan yapan kontrol merkezidir diyebiliriz. Bu bölüm diğer bölümlere nazaran en yeni bölümümüzdür, zamanla evrim geçirmiş ve bizleri insan olmaya evirmiştir. Beynin bölümlerini bir sonraki bölümde detaylıca ele alacağız.
SİNAPTİK BUDAMA
Hayvanlar ve insanlar arasındaki esneklik ve nöroplastisite farkından kısaca bahsetmiştik. İşte şimdi beynin yapıtaşı olan nöron ve sinapsların neler olduğunu da kavradığımıza göre insan beyninin ilk iki sene içerisinde kurulurken nasıl bir yapılanma yaşadığını inceleyebiliriz. Bu kavrama önceki videolarda da değinilmişti, burada ise daha yakın mercekten bakacağız.
İnsan beyninin ilk iki sene içerisinde 5 duyu organı aracılığı ile sürekli veriye maruz kalır ve devasa bir sinaptik bağ örüntüsü inşa eder. Bu süreçte maruz kaldığı her şeyin bir şekilde izi olur beyinde; ilk iki sene sonrasında ise artık bu devasa bağ budanmaya gider ve öncesinde çok yoğun ince, zayıf bağlantılar varken şimdi bu bağlantılardan yalnızca en fazla maruz kalınanları ve böylece önem sağlayanları kökleşerek, kalınlaşarak yerleşir. İşte bu sürece “Sinaptik Budama” denir.
Bu budanma sürecinin temel amacı beynin daha etkin bir şekilde çalışmasını sağlamaktır. Öncesinde beynin kısıtlı kaynakları en iyi şekilde yönetebilecek şekilde kendini eniyilediğinden ve ona göre şekil aldığından bahsetmiştik. İşte sinaptik budama süreci, yalnızca en fazla maruz kalınan, özellikle hayatta kalma içgüdüsüne göre önem arz eden bilgileri önceliklendirir ve bunları bünyesinde tutarak daha da güçlendirir. Bu açıdan önem arz etmeyen ve/veya sürekli maruz kalınmayan bilgiler ise yok oluşa varır. Bunun sonucunda düşünceler arasında daha hızlı seyahat edebilir, daha etkin olarak dikkat yoğun bir şekilde düşünebiliriz.
Şimdi bu süreci detaylı bir biçimde görsel olarak inceleyelim 👇🏼
KAYNAKLAR
- https://tr.wikipedia.org/wiki/Sinir_h%C3%BCcresi#:~:text=Sinir%20h%C3%BCcresi%20ya%20da%20n%C3%B6ron,250.000%20kadar%20ba%C5%9Fka%20n%C3%B6ronla%20ba%C4%9Flant%C4%B1l%C4%B1d%C4%B1r.
- https://tr.wikipedia.org/wiki/Sinaps#:~:text=Sinaps%2C%20n%C3%B6ronlar%C4%B1n%20(sinir%20h%C3%BCcrelerinin),junction%20n%C3%B6romusk%C3%BCler%20ba%C4%9Flant%C4%B1%20olarak%20adland%C4%B1r%C4%B1l%C4%B1r.
- https://kids.frontiersin.org/articles/10.3389/frym.2020.00054
- BOOK: THE BRAIN – DAVID EAGLEMAN
İLGİLİ KONULAR
Bir sonraki bölümde ise doğrudan öğrenmenin temellerini işleyecek, öğrenme işlevini gerçekleştirirken özellikle nelere dikkat etmemiz gerektiğini inceleyeceğiz. Gittikçe derinleştiğimiz bu eşsiz seride kendinizi tanıma fırsatını kaçırmayın ! Sonraki bölümde görüşmek üzere !
>>>Devam Edin: (BÖLÜM 5) – ÖĞRENMEYİ ÖĞRENME 🧠 – BÖLÜM 2
Daha fazla kişiye ulaştır: